KABADAYI

KABADAYI
İstanbul'un kenar mahallelerine, köyden göç ederek gelmişti Cemal'in ailesi. Yeni geldikleri bu şehir, köye hiç benzemiyor, kültür olarak çok farklılıklar barındırıyordu. Aile yoksul mahallelerde diğer aileler ile kaynaşıyor ama çevreye açılamıyorlardı. Çünkü bu şehir, mahalle mahalle, ilçe ilçe farklılıklar barındırıyor ve her yerinde ayrı yapılar barındırıyordu. Kısacası küçük yerden gelenleri korkuya salacak kadar geniş bir yapısı bulunuyordu. Cemal, ailesi ile geldiği mahallede büyümüş ve mahalle dışına pek fazla çıkmamıştı. Lise çağlarına geldiğinde, mahalle dışındaki hayat ile tanışmaya başlamış ve yeni dostlar, ortamlar edinmişti. En sevdiği yer ise Beyoğlu'nun arka sokaklarında bulunan bitirim hane tabir edilen Dostlar Bilardo salonu idi. Arkadaşları ile sürekli burada toplanır kağıt oyunları oynarlardı. Bazen de burada toplandıktan sonra Tarlabaşı'na gider içki alemlerine dalarlardı. Cemal küçüklüğünden beri kavgacı yapıya sahip ve ortamında sözü geçen bir delikanlı idi. Bu özelliği nedeni ile de çevresinde yeni arkadaşlıklar edinmekte zorlanmıyor çabuk kaynaşıyordu. Her gittiği ortamda Kabadayılık üzerine sohbetlerde bulunuyor ve bir kabadayının nasıl olması gerektiğini kurguluyordu kafasında. Sürekli gittiği Dostlar Bilardosunun sahibi Kara Kadir, eski bitirimlerdendi. Uzun cezalardan sonra kendince kabuğuna çekilmiş, yer yapmış, eski dostları ile kendi mekanında toplanıp eski günleri yad ederlerdi. Kara Kadir, mekanına gelen bu yağız delikanlıyı severdi ve kendi gençliğine benzetirdi. Cemal'i kendi ortamına sokar ve sohbetlerde bulunmasına müsaade ederdi. Cemal, Kadir ağabeyinin yanında kabadayılığı öğrenir ve kendince bitirim takılmaya başlardı. 
Cemal zamanla çevrede çok güzel bir isim bırakmaya başladı. Kabadayı Cemal dendiği zaman bitirim aleminde tanınır, gariban dostu olarak anılırdı. Genç yaşında mangal gibi bir yüreğin sahibi idi. Liseyi okumamış, Kara Kadir ağabeyinin yanında çalışmış hem para kazanmış hem de çevre yapmıştı. Ailesine kazancından bir kısmını verir geri kalanını ise çevresine arkadaşlarına yada ihtiyacı olanlara dağıtırdı. Artık lise çağları geçmiş koca delikanlı olmuştu. Askerlik çağı geldiği zaman hiç ertelemeden askere gitmiş ve geri geldiğinde bitirimhanede kaldığı yerden devam etmişti. Lakin işler değişmiş artık daha büyük oynamaya karar vermişti. Yeni edindiği arkadaşları vasıtası ile Beyoğlunun gece alemlerine dalar olmuş ve mekanlarda nam salmaya başlamıştı. Gittiği mekanlarda hesap ödemez ve gerektiği zaman mekan koruyuculuğu üstlenirdi. Gözü karalığı nedeni ile de mekancılar tarafından sevilir ve saygı uyandırırdı. İlk cezaevi hayatı ile o yaşlarda tanışan Cemal racon gereği bir defa hapis hayatını görerek eğitimini tamamlaması gerekirdi ve Beyoğlu'nda bir mekanda çıkan tartışmanın ardından tanınmış bitirimlerden Sarı Cavit'in iki adamını yaralayan Cemal, cezaevine girmiş ve içeride İstanbul'un tanınmış isimleri ile tanınmış ve kendince bir yer edinmişti. Gözü karalığı her yerde dikkat çeken Cemal, bir çok isimli tarafından kullanılmak istenen biri haline gelmişti. Lakin Cemal kimsenin gölgesi altında duramazdı, durmadı da. Tek tabanca alemlerde boy gösteriyor, üç dört kişinin arasına giriyor yara alıyor, yara veriyordu. Kanlı yükseliş Cemal'in ismini dilden dile yayıyordu.
Kabadayı Cemal sadece vurdu, kırdılar ile değil, çevresine yardımı ve mazlumun yanında oluşu ile de ismini yaymakta idi. Öğrendiği kadarı ile kabadayı, halkın arasında olan, çevresindekilere yardım eden, kötü düşünceli insanların karşısında duran, devlet ile iş birliği yapmayan, emniyet ispiyoncusu olmayan ve dik duruşu olanlardan olmalı idi, kendisi de bu uğurda can verecek kadar erdemliydi. Cemal bu özellikleri ile kabadayı camiasına da yayılmıştı ama büyüklerin kendisini bir tehlike olarak görmeye başlamasını sağlamaktan da geri durmamıştı. Bu alem Cemalin düşlerinde kurduğu, kuracağı bir alem değildi. Kim sivrilir ise harcanma konumuna yaklaşırdı. Ki birde arkanda sağlam dostların yok ise harcanman işten bile değildi. Acı son hazırlığı için aç kurtlar kendi aralarında toplanır ve kararı verirlerdi. Bir delikanlı, helede yoksul mahallelerde yetişen yoksul bir delikanlı nasıl olur da bu denli isim yapabilirdi?
Sarı Mustafa, Laz Hüsnü, Jilet Suat, Reis Hamdi, Racon Sedat, İstanbul'un önde gelenlerindendir.Bütün İstanbul piyasasını ellerinde bulundururlar, çok geniş kademelerde dostlara sahiptirler. Uyuşturucu, çalıntı mal alım satım, kaçak malzeme, kaçak sigara, beyaz kadın ticareti, gece alemleri, eğlence mekanları, arazi işleri, inşaat sektörü, silah satışı gibi akla gelebilecek yer altı bütün işleri yönlendirir kendi alt birimlerini kurarlardı. Harcanması gereken birisi olduğu zaman alt birimlerden birisini ele verirler kendileri İş adamı pozisyonunda gezerler. Zaten gittikleri her yerde beyefendi diye anılırlar, oluk oluk para harcarlar. Garip yiğit Cemal'in ismi kendilerine verilmişti ve gereken karar beklenmekteydi. Cemal'in en büyük hatası, yoksul mahallesine dadanan arazi mafyasının karşısında durup Arap Samet'i mahalle ortasında madara etmesiydi. Araziler boşaltılacak ve otel arazisi haline getirilecekti. Bütün işlemler hazırlanmış geriye sadece mahalleliyi sokağa atmak kalmıştı. Cemal edindiği deneyimlerden arazi mafyası ile uğraşamayacağını biliyordu ama bu kadar büyük bir gücü olacağını tahmin bile edemezdi. Delikanlılık her şeyden önce gelirdi Cemal için ve garibanlar için etini kopartıp yiyebilirdi. Sonunda karar verildi, Kabadayı Cemal'in kalemi kırıldı. Daha evvel bir çok defa emniyet işkencelerinden geçmiş lakin yılmamıştı bu nedenle iş emniyete bırakılmadan harcanmalıydı. İhale verildi ve çakallar ordusu hazırlandı. 
Kabadayı Cemal her zaman uğradığı dostlar bilardosunun önüne geldiğinde kendisini bir sürpriz bekliyordu. Dört araba dolusu leş kargası Cemali durdurdu ve silahlarını Cemale doğrulttular. Cemalin sözde delikanlı arkadaşları koşarak oradan uzaklaştılar. Etraf sessizdi, bir anda silah sesleri ile ortalık kıyamet alanına döndü. Cemal silahına davranana kadar yirmi kurşun yemiş ve yere serilmişti. Cemalin ağabeyi ve yol göstericisi olan Kara Kadir dükkandan çıkamadı bile. Yer kan gölüne dönmüş, yoksul delikanlı Cemal son nefesini veriyordu. Cemal delikanlılığı öğrenmiş ama çakallığın gücünü görmezden gelmiş, paraya pula önem vermemiş varsa yoksa dostluktan medet ummuştu. Lakin sahte kabadayılar sofrasında dostluklar meze olarak kullanılıyordu.
Cemal öldü, mahalleli dillere destan bir cenaze merasimi düzenleyerek son görevini yerine getirdi. Dillerden dillere dolaşan Cemalin ismi bir süre sonra anılmaz olmuş unutulmaya yüz tutmuştu. Kabadayılığı çığırtkanlık, derin dostluklar ile kurulan sahtekarlık, kalabalıklar halinde yapılan erkeklik, kirli işlerden rant kazanmak sananlar elinde gerçek yiğitler hiç bir zaman hak ettikleri değere ulaşamadılar. Oysa kabadayılık halk mücadelesinde yiğitliğini ortaya koymak olmalıydı. Cemal öldüğünden beride Kabadayılık sadece çakalların elinde yükselen değerler sanılmaya başlandı. Yeni yetme delikanlılar para kazanmayı her şey olarak görmekte ve para gücünün önünde el etek öperek garibana zulüm etmekte buldular kabadayılığı. İşte bu nedenle her ağzını şiddetle açana kabadayı denilmektedir bu memlekette.
Gerçek kabadayılar halkının yüreğinde taht kuranlardır. Halk mücadelesinde yer alan bütün yürekli delikanlılara selam olsun...
Yazar:Mitra

0 yorum:

Yorum Gönder