Mahkum Celladına Aşık
Celladına aşık olmuşsa bir millet,
İster ezan ister çan dinlet.
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet,
Müstehaktır ona her türlü zillet.
Ömer Hayyyam
İster ezan ister çan dinlet.
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet,
Müstehaktır ona her türlü zillet.
Ömer Hayyyam
Her zamanki gibi sabah erkenden
uyanıp iki lokma yemek yemeye fırsat bulamadan yola koyuldu. Nasır tutmuş yara bere içindeki elleri bir gün daha kazmayı kavrayabildiği için dua
etti ve işinin başına koyuldu. Saatlerce
kazdı siyahı elleri titreyene, kanayana kadar kazdı taki gün bitene kadar. Bir
gün daha bitti onun için çile ızdırap içinde bir gün daha. Madenden çıktı
kapkara olmuş elleriyle terini sildikten sonra gökyüzüne baktı kapkara zifiri
karanlık ışıksız gökyüzüne. Bir tutam bile ışık kalmamıştı artık onun için
gökyüzünde ne fark ederdi ki zaten hangi birimiz için kalmıştı bir ışık gökyüzünde.
Hangimizin hayatı farklı belki bir
madende çalışmıyoruz ama her gün siyahı karanlığı kendi ellerimizle kazmıyor muyuz
-bir maden işçisi misali üç kuruş paraya çalışıyordu bütün gün siyahı kazıyordu-
3 paket makarna için ellerimizle siyah
bir gelecek inşa etmiyor muyuz kendimize? Alışmadık mı itilip kakılmaya,
susturulmaya, alay edilmeye alışmadık mı birilerinin bizi dürtmesine koyunmuşuz
gibi bizi gütmesine. Daha ne kadar devam edecek bu durum, uyanma vaktimiz gelmedi mi artık neyi bekliyoruz
maden işçisi misali kafamızın üzerine çökmesinimi bekliyoruz bu ülkenin enkazın altında kalıp can çekişmeyi
mi bekliyoruz?
Ben çoktan uyandım ama sizinde
uyanma vaktinizin geldiğini düşünüyorum artık yeter! Kafanız kesiliyor ama en
azından balta keskindi acımadan ölüyoruz deyip daha çok seviyorsunuz
celladınızı. Çok mu zor algılamak gözünüzü açıp etrafınıza bakmak ısrarla ölüme
gitmek ne kadar mantıklı. Elbet bir gün anlayacaksınız fakat o gün geldiğin de
kendinizi kazdığınız siyahın içinde çırpınırken bulacaksınız. Ne kadar
çabalasanız da o kazdığınız derin karanlık bir karabasan misali etrafınızı saracak
ve artık sizi rahat bırakmayacak. Uyanın dostlarım hala bir umut var sizde
istemez misiniz gökyüzünde parlayan yıldızları görmeyi sizde istemez misiniz birbirine
gülümseyen huzur içinde yaşayan insanları gözlerinin içi parlayan gençliği görmek
istemez misiniz?
İstemezsiniz tabi ki öyle değil mi?
Çünkü mutlu gelecek karanlıkta değil mi? Hepimiz ölünce cellad hedefine
ulaşınca huzura kavuşacaksınız öyle değil mi? Değil! En azından benim için
değil! Her gün ölmekten vazgeçin artık ve ya beraber güzel bir gelecek kuralım
yada siz her gün ölürken bizi de paçamızdan çekiştirip sizinle gelmeye
zorlamayın. Anlayın artık hepimiz için aydınlık bir gelecek istemek kötü bir
şey değil. Bunları yazdığım ve düşündüğüm için sizleri uyardığım için soysuz
bir adam olarak anılmayayım artık barış içinde yaşayalım sadece.
Hasta bu millet ya hasta cidden
hasta zoru başaran bir millet derler türkler için haklı adamlar. O kadar zor ki
bir insanın bilerek karanlıkta savrulması önündeki bütün delilleri gerçekleri
yok sayıp kenara itmesi hatta ve hatta kendini bir yalana bile bile sürükeyip ikna etmesi okadar
zorki ayakta alkışlıyorum ve tebrik ediyorum bu milleti zoru başardık(!)
Hastayız derkende şaka yapmıyorum yani bakınız
Stockholm sendromu yani rehinenin rehin alana,
kurbanın avcıya, mahkumun celladına âşık olma haline denir. Rehinenin bizi
kurtarmayın diye haykırması bağırmasıdır. Ve malesef bu hastalık bütün ülkeyi
kasıp kavuruyor sadece en aklı başında olanlar kurtulabiliyor kurtulamayanlar
ise ilginç bir şekilde koyuna evriliyor.
Özür dilerim bunları yazdığım için çünkü
biliyorum kızacaksınız celladınızın bunları görüp üzülmesini istemeyeceksiniz
ama maalesef yazmak zorundayım.
Not:
Teşbihte hata olmaz maden işçilerine ve emekçilerine saygım sonsuzdur bir kusur
ettiysem affola saygılarımla…
Yazar:Macro
0 yorum:
Yorum Gönder